30 Aralık 2014 Salı

Yeni Yıl Kararları


Koskoca bir yıl bitti bile. Benim için yeni deneyimlerin, yeni keşiflerin olduğu dolu dolu bir yıldı. Umarım herkes için de keyifli geçmiştir. Yılın bu son günlerinde çok klişe olsa da kendi adıma belli kararlar aldım ve benim için hatırlatma, başkaları için de ilham olsun düşüncesiyle burada paylaşmak istedim.

Öncelikle güzellik adına aldığım kararlar:

  • Daha az almak: Bu özellikle ruj ve oje için geçerli. Elim hep aynı şeylere gidiyor. Yeni ürünler almaktansa alıp da kullanmayı unuttuklarıma şans vermek istiyorum. 
  • Makyaj fırçalarını daha sık yıkamak: Eskiden bu konuda çok iyiydim. Fırça sayısı çoğaldıkça üstün körü temizler oldum. Fırçalarımı yıkamaya üşenmemek istiyorum.
  • Güneş koruyucu kullanmak: Çok sevdiğim bir güneş koruyucu bulamadığımdan bu adım benim için hep bir külfet oldu. Bu sene cildime uygun bir güneş kremi bulmayı umuyorum.
  • Bol su içmek: Cildim zaten kuru ve nemsiz. İstediğim kadar ürün kullansam da bol su içmediğim takdirde o nemi getiremeyeceğimi biliyorum. Bundan sonra daha çok su içmeye özen göstereceğim.

Bunun dışında hayatımla ilgili de uygulamayı umut ettiğim kararlarım var:

  • Programlı olmak: Okul, iş, diğer çalışmalar ve sosyal hayat dengesini oturtmak istiyorum. Gerçekten çok düzensiz yaşıyorum. Özellikle de çok düzensiz yemek yiyorum ve çok düzensiz uyuyorum. Fiziksel olarak beni çok yıprattığının farkındayım ve artık bu durumun önüne geçmek istiyorum. 
  • Sosyal medyadan uzak kalmak: Bu birkaç aydır denediğim bir şey. Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarımla eskisi kadar ilgilenmiyorum. Anın tadını çıkarmak en güzeli.
  • Yeniliklere açık olmak: Yeni bir yerlere gitmek, yeni birileriyle tanışmak, yeni bir yemek yemek... Ne olursa olsun hayatıma daha önce deneyimlemediğim şeyler katmak istiyorum.
  • Blog yazmaya devam etmek: Zaman zaman hevesimi kaybetsem de blog yazmaya devam etmek istiyorum. Bunu hiçbir zaman bir iş veya zorunluluk olarak görmedim. Zaten hali hazırda sevdiğim bir mesleğim ve işim var ancak tamamen konu dışında bir şeylerle ilgilenmek de keyif verici.

Yeni yıl yeni başlangıçlar için iyi bir bahane. Bence siz de yapmak istediğiniz şeylerin bir listesini yapın. Bakalım seneye dönüp baktığımızda ne noktada olacağız?

İyi seneler.

20 Aralık 2014 Cumartesi

Golden Rose Precision Eyeliner

Stila'nın keçe uçlu lacivert eyelinerını gördüğümden beri renkli eyelinerlar aklımdaydı. Yıllardır çoğunlukla siyah, çok nadir de olsa kahverengi kuyruklu eyeliner kullanan birisi olarak benim için güzel bir değişiklik olacağını düşündüm. Golden Rose mağazasında bu renkli eyelinerları görünce de denemek istedim.


Makyaj yapmaya yeni başladığımda rengarenk farlar, değişik renkte kalemler ve rimeller kullanırdım. Yıllar geçtikçe ben de o 'doğal makyaj'cılardan oldum. Ancak son zamanlarda göz makyajında kendi rutinimin dışında, çok belirgin olmayan farklı renkli eyeliner ve maskaraları kullanmayı çok seviyorum.


Ben genellikle jel eyeliner tercih ediyorum ama keçe uçlu olanlar da kullanım açısından oldukça pratik. İnce uçlu olmaları sebebiyle kuyruklu eyeliner çekmek çok kolay. Özellikle yeni başlayanlar için ideal olacağını düşünüyorum.


Bende iki rengi mevcut. Brown ve Dark Blue. İsimlerinden de anlaşılabileceği gibi koyu bir kahverengi ve koyu mavi/lacivert. Renklerini çok net veriyorlar ve kuruduktan sonra hiç bir şekilde dağılmıyorlar. Suya kesinlikle dayanıklı değil, elimi yıkadığımda çok rahat bir şekilde çıktı ancak buna rağmen gözümde akma veya dağılma yapmadı.

Benim oldukça beğendiğim bir ürün oldu. Bir aydır sıklıkla kullanıyorum ve şimdiye kadar ucunda bozulma veya kuruma gibi bir problemle karşılaşmadım.

Bu ürünü Golden Rose mağazalarından bulabilirsiniz. Fiyatı 9 tl civarıydı diye hatırlıyorum.

14 Aralık 2014 Pazar

Kozmetik Bağımlılığı


Evet, uzun zamandır yazmak istediğim konuyu nihayet bugün yazıyorum. Bloga çok hevesli başlayıp bir süre ara vermemin sebebinden daha önceki yazılarımda biraz bahsetmiştim. Bugün de benim için en ağır basan kısmından bahsetmek istiyorum.

Benim kozmetikle tanışmam bundan 6-7 yıl öncesine dayanıyor. Kozmetik bloglarının yeni yeni popüler olduğu ve forumların revaçta olduğu dönemlerde bir güzellik forumunda buldum kendimi. Kozmetiğe dair hiçbir şey bilmeyen benim için yeni bir deryaydı adeta. Şunu söyleyebilirim ki bu işe araştırarak girdiğim için pek de fazla kaybolmadım. Ne istediğimi bilerek yavaş yavaş makyaj dünyasına adım attım.

Bugüne geldiğimizde elimde birkaç çekmece dolusu makyaj malzemem var. Zevklerim değişti, ürünler geldi ve gitti. Eskiye oranla daha az ve daha sıklıkla kullandığım ürünler kaldı. Şunu fark ettim ki ben artık doymuşum. Başlardaki 'her şeyi deneyeyim' hevesim bitti çünkü sevdiğim şeyleri buldum. Elbette ki daha iyisini bulma hevesi, merakı bitmiyor ancak bir insanın ne kadar fondötene, ne kadar maskaraya ihtiyacı olabilir ki?

Şu dönem hayatımın her alanında sadeleşmeye çalıştığım bir dönem. Yaşam tarzım, kıyafetlerim ve tabii ki kozmetik ürünler. Çünkü biliyorum ki almanın sonu yok. Tüketim çılgınlığı insanı ele geçiriyor.

Bu işten keyif almak bir yana çok gereksiz tüketiyoruz. Kendimi de dahil ederek söylüyorum; makyaj blogları ve Youtube kanalları da bu tüketimi körüklüyor. Benim bu blogu açmaktaki amacım makyaja yeni başlayanlar veya zaten bu konuyla ilgilenenlere birazcık olsun yardımcı olabilmek ve benim almaya değer bulduğum/bulmadığım şeyleri paylaşmak. Yeni çıkan her şeyi deneyeyim hevesim yok. O yüzden burada da öylesine değil, gerçekten sevdiğim ve kullandığım ürünleri paylaşıyorum.

Kozmetik seven bir insan olarak bunun kolay bir iş olmadığının farkındayım. Birden bire bir makyaj çantası kadar ürünle yapamayacağımı da biliyorum. Ancak eskisi kadar bilinçsizce, sadece almış olmak için ürün almamaya özen gösteriyorum. Elimdeki ürünleri kullanmaya çalışıyorum. Yenileri almak beni mutlu değil huzursuz ediyor çünkü alıp da kullanmadığım ürünleri gördükçe içim sıkılıyor.

Sadeleşmeye gittiğim bu dönemde uyguladığım/uygulamaya çalıştığım birkaç şeyi de faydalı olabileceğini düşünerek paylaşıyorum:

1- Ürünleri gözden geçirin: Yeni ürün aldıkça eskiler arkaya atılır, çekmece diplerinde kaybolur. Periyodik olarak ürünleri gözden geçirip kullanılmayacak durumdakileri atmak en önemlisi. Sonuçta kozmetik ürünlerin belli bir kullanım ömrü var. Yapısı, kokusu değişen her şey çöpe gitmeli.

2- Bir al-bir ver: Aslında kural çok basit. Gerçekten istediğiniz bir ürün aldığınızda bir diğerini vermek. Ailenizde veya çevrenizde kullanabilecek birileri vardır mutlaka. Yoksa da süslü sözlük gibi platformlarda  hem takas hem de hibe gibi seçenekler mevcut. O ürünü sizden daha çok sevip kullanabilecek birilerine hediye edebilirsiniz. Hediye etmeden önce ürünleri temizleyip alkolle dezenfekte ettiğinize emin olun.

3- Ürünlerle duygusal bağ kurmaktan vazgeçin: Evet, o far koleksiyon ürünü olabilir, o ruj size hediye gelmiş olabilir. Kullanmadıktan sonra ne anlamı var? Gerçekçi olun ve kullanmadığınız ürünleri elinizde tutmayın.

4- Gözden ırak, gönülden ırak: Benim kullanıp faydalı bulduğum bir yöntem bu. Evet, çekmecemde duruyor olması çok hoşuma gitse de belli ürünler var ki hiç kullanmıyorum. Böyle ürünleri ayırıp bir kutuya kaldırıyorum. Bir süre sonra o kutuya bakıyorum ve o zamana kadar o ürünlerin eksikliğini hissetmemişsem direkt eşe dosta gidiyor.

5- Stoklamayın: İndirimlerin cezbettiğinin farkındayım. Ancak özellikle kozmetik mağazaları sık sık indirime giriyor. Benim indirimdeyken alıp da hala kullanmaya fırsat bulamadığım ürünlerin üzerinden yüzlerce indirim daha gelip geçti. Gerçekten gerek yok.

6- İhtiyacınızın farkında olun: Kendinize bir liste oluşturun. Kozmetik çoğunlukla ihtiyaç değil keyif meselesi ama kırk tane birbirinin aynı kahverengi fara ihtiyacınız yok. Alışverişinizi bilinçli yapmaya özen gösterin. Benzer ürünlerden on tane alacağınıza gerçekten istediğiniz bir ürünü almaya çalışın. Özellikle de indirimlerde aklınızda hiç olmayan şeyleri uygun fiyatlı diye almayın.

7- Elinizdeki ürünlerin farkında olun: Hep aynı ürünlere yönelmekten vazgeçin. Ürünlerinizi dönüşümlü olarak kullanın. Mümkünse kendinize haftalık bir makyaj çantası hazırlayın ve o hafta boyunca sadece onları kullanmaya özen gösterin. Bir sonraki hafta da yine ihmal ettiğiniz başka ürünlerle devam edin.

Dediğim gibi bir kozmetiksever için kolay bir iş değil ancak bu tüketim çılgınlığı insanı psikolojik olarak da yoruyor. Bir şeylere bağımlı olduğumuzu hissediyoruz, makyajsız kendimizi çirkin buluyoruz vs... Yapılan bir araştırmaya göre parayla satın aldığımız şeylerdense yaptıklarımızın mutluluğu daha uzun sürüyormuş. Yeni bir yıl yeni kararlar demek. Bu yeni yıla girerken siz de tüketim çılgınlığınızı durduramazsanız bile yavaşlatın. Paranızı altmış beşinci kırmızı rujunuz yerine arkadaşınızla kahve içmeye ayırın, seyahate çıkın. Allıklar, kapatıcılar yerine güzel anılar biriktirin.

Sevgiler.


6 Aralık 2014 Cumartesi

Nars Digital World Lip Pencil Set


Yılbaşı koleksiyonlarına bayılmayan var mı? Paletler, setler... Aralarından seçmek çok zor. Benim için son yıllarda MAC'in çıkardığı yılbaşı koleksiyonları ne kadar hayal kırıklığıysa Nars da o kadar ileriye götürüyor bu işi. Koleksiyondaki her ürün gerçekten Nars kalitesinde oluyor.


Geçen seneki Guy Bourdin One Night Stand paletini göz göre göre kaçırdığımda çok pişman olmuştum. O yüzden bu sene çıkacak paleti dört gözle bekledim. Çıktığını öğrendiğim an aklımda Virtual Domination palet ile Sephora'ya gittim ancak palet pek de hayal ettiğim gibi değildi. Aydınlatıcısı çok simli ve diğer renkler de elimdekilerle çok benzer olunca almaktan vazgeçtim. O sırada bir ruj bağımlısı olarak Digital World setinden de gözlerimi alamadım.


Benim için ambalajdan önce ürünün kalitesi gelir ancak şu kutunun güzelliğine bakar mısınız? Digital World seti çok şık beyaz desenli akrilik bir kutuda geliyor. Akrilik kutuların çok büyük bir hayranı olmasam da bunun kesinlikle kullanmaya değer olduğunu düşünüyorum.


Sette üç tanesi satin iki tanesi mat olmak üzere beş kalem ruj bulunuyor. Mat olanlar 1.8 gr. satin olanlar ise 1.7 gr. Hem doğal renkler hem de vurucu renkler mecut. Sürümleri pratik, yapıları yumuşak ve kalıcı. İçindeki tüm renkler tek başına da alıp kullanmak isteyeceğim renkler olduğundan benim için oldukça avantajlı oldu.

Cruella, Iberico, Yu, Descanso, Torres del Paine

Cruella


Mavi alt tonlu koyu bir kırmızı. Mat bitişli ve çok kalıcı. Hatta sildikten sonra bile dudakta hafif bir renk bırakıyor.


Iberico


Canlı, kırmızıya çalan bir turuncu. Bu da mat bitişli ve oldukça kalıcı. Aynı şekilde silindikten sonra hafif bir renk bırakıyor.


Yu

Capcanlı bir fuşya. Satin yapıda ve orta kalıcılıkta. Silindikten sonra renk bırakıyor. Pembe sevmeyen biriyseniz bile bir şans vermelisiniz.

Descanso


Soluk pembe/şeftali tonlu bir nude. Satin yapıda ve orta kalıcılıkta. Günlük kullanım için çok uygun.


Torres del Paine


Çok açık bir şeftali. Satin yapıda ve orta kalıcılıkta. Bunun da günlük kullanım için çok hoş bir renk olduğunu düşünüyorum.



Digital World setini 150 tl'ye Sephora'larda bulabilirsiniz. Nars'ın kalem rujlarının 2.4 gr. ve 70 tl civarı olduğu düşünülürse fiyatına göre oldukça uygun bir set. Koleksiyon ürünü olduğunu ve çabuk tükendiğini hatırlatmakta da fayda var.

Sevgiler.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Seni Özleyeceğim Nars Doucer...

Geçtiğimiz günlerde severek izlediğim Youtuber Alix'in (icovetthee) söylemesiyle çok üzüldüm, en sevdiğim allığım Nars Doucer üretimden kaldırılmış. Bu durum başıma ilk defa gelmediği için şaşırmadım açıkçası. Önceki yazımda bahsettiğim blog dünyasına hızlı girip çabuk sönme olayım da biraz bununla ilgili aslında. Blog yazmaya heveslendim ancak kozmetiğe de oldukça doymuş durumdayım. Elimdeki ürünleri yazarım diye düşünüyordum ancak elimdeki markalar Türkiye pazarından çekilmiş, sınırlı üretim veya yurt dışından alınmış dolayısıyla kolay bulunmayan hatta bulunması imkansız olan ürünler. Bulunamayacak ürünleri yazmanın da pek bir anlamı olmadığı kanaatindeyim. Ancak severek kullandığım Doucer için Sephora çekmecelerinde tek tük bulunduğu son günlerinde belki onu sevecek yeni sahiplerine kavuşur umuduyla da bu yazıyı yazmaya karar verdim.


Nars'tan alacağım ilk allığın hep meşhur Orgasm olacağını düşünmüştüm. Ama ilk olmadı. Hatta ikinci de olmadı. Hatta Orgasm'ı almadım ve sanırım hiç almayacağım da.


Doucer ışıltısız, mat soluk pembe-kahve bir renge sahip. Diğer Nars allıklara kıyasla daha az pigmentli ancak benim için bu olumsuzdan çok olumlu bir özellik. Kontrolü daha kolay oluyor dolayısıyla palyaçoya dönmeniz veya suratınıza çamur sürmüş gibi bir görüntü elde etmeniz zor. 


Doucer için bu zamana kadar yapılmış en güzel tanım "instant model cheekbones" olsa gerek. Çünkü rengi sayesinde allıktan ziyade hafif bir kontür etkisi yaratıyor. Özellikle de sonbahar ve kış için hafif pembelik içeren soluk ten makyajının vazgeçilmezi benim için. 

Bu zamana kadar hiç allık bitirmediğim için yedeklemeyi düşünmedim. Sanırım biterse bu renge çok yakın olan Mac Blushbaby veya alma fırsatım olursa Tarte Exposed'a şans verebilirim. 

Piyasalardaki son günlerini yaşayan Doucer'i Sephora'ların çekmecelerinden (çünkü standlardan kaldırılmış) veya Nars'ın kendi mağazalarından bulabilirsiniz. Fiyatını çok net hatırlamasam da 80-90 arası bir şeydi.

Sevgiler.



11 Kasım 2014 Salı

2014 Sonbahar-Kış Rujları

Bloga hızlı başladım, çabuk söndüm. Bunun sebebiyle ilgili ayrı bir yazı yazmayı düşünüyordum (hala da düşünüyorum) ama bugün hazır geri dönmüşken daha neşeli şeylerden bahsetmek istedim.


Ruj da benim için oje gibi kolay alınan, sürekli kullanılan bir ürün. Sanırım elimdeki makyaj malzemeleri arasında en çok sahip olduğum ürün grubu da rujlarım. Bugün de ağırlıklı olarak sonbahar ve kışta kullandığım rujlarımdan bahsetmek istedim.

Nars-Mascate, Wet n Wild-Cherry Bomb, Rimmel-31, Rimmel-07, Rimmel-107, Mac-Spice, Mac-Plumful

Nars Pure Matte Lipstick - Mascate

Makyaj malzemelerimin çoğunu rujların oluşturduğu gibi rujlarımın da çoğunu kırmızı rujlar oluşturuyor. Her ne kadar son yazımda mükemmel kırmızı ruju bulduğumu söylesem de yıllardır "mükemmel koyu kırmızı ruj" arayışım bitmedi. Benim bir kırmızı rujda aradığım en büyük özellik mat olması. Piyasada çok fazla mat kırmızı ruj olsa da mat koyu kırmızı rujlar hep bordoya, vişne çürüğüne veya kahverengiye kaçıyor. Mascate bence gerçek bir koyu kırmızı. İçinde bordoluk veya kahverengilik yok. Tek kötü özelliği birçok mat rujda olduğu gibi dudağı kurutması ancak yine mat olması sebebiyle oldukça kalıcı.

Wet n Wild Mega Last Lip Color - Cherry Bomb

Kendisi benim elimdeki en koyu ruj. Rengi oldukça koyu bir bordo. Wet n Wild'ın bu serisindeki rujları fiyat/performans açısından oldukça seviliyor. Mat yapıda, dudağı kurutmuyor ve kalıcılar. En kötü yanı maalesef ambalajları. Rujun tamamı içeri girmediğinden kapağını kapatırken ruja değmemesi için ekstra çaba sarf etmek gerek. Ayrıca kapakları iyi kapanmıyor ve bu sebeple çantaya at-çık rujlar değiller. (bu konuda kötü bir tecrübem var) Renklerini ve yapılarını çok sevmeme rağmen ambalajları sebebiyle başka renklerini alacağımı sanmıyorum.

Rimmel London Kate - 31

Uygun fiyatlı markalar arasında rujlarını en çok sevdiğim marka Rimmel. Kate serisiyle birlikte gelen bu rujları ise bir harika. 31 numara seriye en son eklenen üç renkten birisi. 30 numarası oldukça popüler olduğundan 31 numara biraz gölgede kaldı o yüzden ben de 30 numarası yerine bunu eklemeye karar verdim. Serideki 29 numara benim için fazla soğuk tonlu bir pembe olduğundan onu almadım ancak 30 ve 31 numaralarını çok severek kullanıyorum. Bu rujun rengini tarif etmek biraz zor ama bence tam bir geçiş rengi. Yani yazdan sonbahara, kıştan ilkbahara geçerken sürülebilecek biraz soluk ve gül kurusuna yakın bir pembe. Yapısı kremsi dolayısıyla mat rujlar gibi dudağı kurutmuyor ancak onlar kadar kalıcı da değil.

Rimmel London Kate - 07

Bu Rimmel London'ın Kate serisinde çıkan ilk rujlarından biri. Hafif şeftaliye dönük koyu bir ten rengi. Tam yabancıların "my lips but better" dediği cinsten bir renk benim için. Çok joker bir renk olduğundan her ten rengine de gideceğini düşünüyorum. Bu da kremsi yapıda ve orta kalıcılıkta. 

Rimmel London Kate - 107

Bu ruj da Kate serisinde çıkan kırmızı ambalajlı mat rujlarından. Bu renk sanırım hem yurt içinde hem de yurt dışında serinin en popüler rengi oldu. Çok klasik bir bordo. Özellikle beyaz tenlilere çok yakışacağını düşünüyorum. Kokusu diğer Kate rujlardan farklı ve beni en çok rahatsız eden özelliği bu. Eğer koku konusunda hassassanız ve meyveli kokulardan hoşlanmıyorsanız rahatsız edebilir. Onun dışında dudağı çok hafif kurutuyor ancak kalıcılığı iyi.

Mac - Spice

Bu sene rujlarda 90'lı yıllara bir geri dönüş yaşandı ve birden bire kahverengi rujların popülaritesi arttı. Mac Spice da satin yapıda şeftali-kahverengi bir ruj. Açıkçası ben bunu tamamen opak olarak hiç kullanmadım ama hafifçe sürüp dağıtınca inanılmaz doğal ve güzel duruyor. Böyle renkler biraz sıkıcı görünse de ölü göstermeden doğal bir şekilde dudağınıza canlılık veren renkler. Yapısı kremsi ve orta kalıcılıkta.

Mac - Plumful

Plumful benim en son aldığım ruj. Lustre yapıda, morumsu soğuk bir pembe ve benim rujlarım arasında bu tondaki tek renk. Oldukça popüler olması sebebiyle yıllardır gidip gelip denediğim ancak kendime bir türlü yakıştırmadığımdan bu zamana kadar hiç almadığım bir renkti. Son zamanlarda soğuk pembelere de ilgimin artması ve rujlarımın arasında bu tarz bir rengin eksikliğini hissetmem sebebiyle ani bir kararla kendisini aldım. Rujlarımın çoğu opak ve mat yapıda ancak son bir yılda kolayca sürüp çıkılabilecek ve doğal duracak rujlara kafayı takmış durumdayım. Bu açıdan Mac'in lustre yapıdaki rujları oldukça iyi. Biraz şeffaf yapıdalar bu yüzden kalıcılıkları mükemmel değil. Bundan sonraki hedefim de Plumful'a benzeyen lustre yapıdaki Capricious.

Nars-Mascate, Wet n Wild-Cherry Bomb, Rimmel-31, Rimmel-07, Rimmel-107, Mac-Spice, Mac-Plumful

Ruj konusunda gözüm doymuyor, doymuyor, doymuyor. Ama bence bir insanın ifadesini anında değiştirebilen en güzel makyaj ürünü de ruj diye düşünüyorum. Hazır havalar da soğumuşken yaşasın bordolar, kırmızılar!




12 Eylül 2014 Cuma

Best Red Lips Ever! Sephora Cream Lip Stain 01

Çok iddialı bir başlık olduğunun farkındayım ancak sözümün arkasındayım. Karşıma aksini düşündürtecek bir ruj çıkmadığı takdirde gelmiş geçmiş en güzel kırmızı rujun bu olduğunu düşüneceğim. Bir de tabii her sevdiğim üründe olduğu gibi üretimden kaldırılmazsa.


Sephora Cream Lip Stain'ler tamamen mat, uzun süre kalıcı, likit rujlar. Bendeki rengi 01 numara tam bir kan kırmızısı. Oldum olası mükemmel kırmızı mat ruju aradım ve sonunda buldum. Saatlerce yiyip içebilirsiniz çünkü kesinlikle akmıyor, bulaşmıyor, dağılmıyor. Bioderma gibi temizleyiciler ile çıkması biraz uğraştırıcı ancak yağ bazlı ürünlerle çok rahat çıkıyor.


Klasik likit rujlar gibi sünger uçlu. Özellikle kırmızı bir ruj için en önemli şeylerden biri uygulama. Çünkü genelde kırmızı rujlar taştığı anda silseniz bile kırmızılığı kalıyor, dağılmış görünüyor. Bu sebeple sünger uç, klasik tüpteki rujlara kıyasla daha rahat ve sorunsuz uygulama sağlıyor. Ayrıca sabitlendiği için diğer kırmzı rujlarda olduğu gibi birkaç saat sonra dudakların kenarlarındaki ince çizgilere dolma da yapmıyor. Yani bunu sürün ve çıkın. Kenarlarından kapatıcı geçmeye gerek bile yok çünkü kendiliğinden zaten oldukça keskin görünüyor.

Üst: Mac Ruby Woo Alt: Sephora Cream Lip Stain 01

Benim için bundan önceki klasik mat kırmızı ruj Mac'ten Ruby Woo idi. Açıkçası Sephora'yı aldıktan sonra elim ona hiç gitmedi. Yukarıda farklarını görebilirsiniz. Sephora daha yoğun ve bir tık daha koyu iken Mac Ruby Woo biraz daha ince yapılı ve açık bir kırmızı. Ayrıca yapısından dolayı Mac dudağı feci şekilde kuruturken Sephora'da hiç böyle bir sorun yok. Dudağımda ne bir kuruluk ne de gerginlik yarattı.


Dudakta duruşu inanılmaz göz alıcı ve canlı. Ben bunu sürdüğümde sade bir ten makyajı yapıyorum. Gözüme far veya eyeliner sürmüyorum, hatta rimelsiz çıkmayan ben rimel bile sürmüyorum. Tek başına o derece etkileyici duruyor.

Ben yaklaşık 2 sene önce keşfettim bu ruju ve o zamana kadar hiç duymamama ve popüler olmamasına çok şaşırdım. Son zamanlarda yabancı Youtube kullanıcılarından AmeliaLiana bu ürünü biraz öne çıkardı da ufak tefek görmeye başladım. Bence kesinlikle hakkı yeniyor.

Elimde sadece bu rengi var ancak mercan/pembe gibi bir rengini de almayı düşünüyorum. Bana kalırsa en kötü özelliği renklerinin çok az oluşu ve çoğu renginde sim olması.

Son yıllarda buna muadil olarak birçok ürün çıktı. En rahat bulabileceğiniz sanırım Pastel'in çıkardığı 'Kissproof Lipstick'ler. Denediğim kadarıyla yapıları aynı. Kırmızısı Sephora'nınkinden biraz daha koyu. Ve maalesef onda da renk seçeneği sınırlı. Benim denediğim bir diğer alternatif de Türkiye pazarından çekilen Bourjois'ya ait. Renkleri çok güzel ve çeşitleri oldukça fazla ancak yapıları kesinlikle Sephora gibi değil.

Bu ürünü Sephora'larda bulabilirsiniz. Fiyatı yanılmıyorsam 35 tl civarı.



10 Eylül 2014 Çarşamba

2014 Sonbahar Ojeleri

Öncelikle şunu söylemeliyim ki başta oje blogları olmak üzere oje yazıları yazan herkese büyük saygı duydum. Hiç kolay bir iş değilmiş. Bu saygı ve selamlama kısmından sonra esas konuya dönelim: sonbahar ojeleri.


Açık konuşmak gerekirse ben hiçbir zaman mevsime göre oje ayıran bir insan olmadım.Yok bu kışın sürülür, yok şu çok koyu yazın sürülmez diyenlerden değilim. Bütün ojelerimi sever yılın her zamanında onları bağrıma basarım. Ancak sonbaharın gelmesiyle bütün mağazalarda bordolar, koyu yeşiller, karamel tonları vs. gördükçe insanın böyle renklere de hevesi geliyor. Ben de o yüzden bu zamana kadar özellikle sonbaharda sürdüğüm ve önümüzdeki sonbaharda da sürmeyi düşündüğüm ojeleri paylaşmaya karar verdim.


Rimmel London 60 Seconds - 711 Rain Rain Go Away


Belki çok iddialı bir laf olacak ama tek bir ojen olacak deseler seçeceğim renktir kendisi. İçinde çok hafif grilik barndıran bir bej. Benim yaz kış severek kullandığım bir oje ve sürdüğüm zaman rengini soran çok kişi oluyor. Arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum çünkü her cilt tonuna uyan bir rengi var bence. Kremsi yapıda, iki katta opak, fırça izi bırakmıyor ve çabuk kuruyor. Mükemmel oje değil de ne?



Rimmel London Salon Pro - 331 Sage Green


Rimmel benim ojede en sevdiğim markalardan biri. Yapıları güzel, fırçaları güzel, fiyatları uygun. Sage Green de yine griye dönük soluk bir yeşil. Ben böyle soluk renkli ojeleri çok seviyorum. Benim için joker renklerdir hatta. Mevsime takılmadığım gibi kıyafetime de oje uydurmaya çalışmam ama çok alakasız şeylerden de hoşlanmam. İşte böyle soluk renkler tam her şeye gidecek kıvamdalar. Bu da yine kremsi yapıda ve iki katta opak.



Flormar - 323 Cherry Dessert


Flormar'ın ojelerine isim vermesi tüm yurt çapında coşkuyla karşılandı. Ve bildiğim kadarıyla bu oje sadece numarası varken bile herkesin aklında kalacak kadar popüler bir ojeymiş. Ben kendisiyle oldukça geç tanıştım. Geçen sene siyaha yakın koyu bir bordo ararken aldım ve popülerliğine hak verdim. Gerçekten çok güzel bir bordo. İki katta opak oluyor. İçinde ışıltı, sim vs. yok ancak ben bu ojeye kremsi diyemem. Yani yapısı önceki bahsettiğim Rimmel ojeler gibi değil. Hiç jel oje kullanmadım ama bence yapısı biraz jelimsi gibi. Aşırı parlak duruşu da bundan kaynaklanıyor bence.




Kiko - 497


Kiko maalesef ülkemizde bulunmayan bir İtalyan komzetik markası. İnternette baktığım kadarıyla bu ojenin de Pearly Indian Violet gibi bir ismi varmış ancak üzerinde yazmadığı için emin olamadım. Nereden başlasam,nasıl anlatsam... Öncelikle gerçekten değişik bir renk. Bu oje bu senenin meşhur Chanel-Taboo ojesine muadil olarak gösteriliyor. Açıkçası Chanel'e sahip değilim ve elime alıp hiç bakmadım ama internetten gördüğüm fotoğraflara kıyasla çok benzediklerini söyleyebilirim. Rengini tarif etmek gerekirse koyu mürdüm/mor bir oje. İçinde kızıl/bakır yansımaları ve çok hafif mavi ışıltıları var. İşin ilginç kısmı tırnağınıza ilk katı sürdüğünüzde bariz lacivert şeffaf bir bazı var gibi duruyor. Ama iki katta lacivertlikten eser yok. Bu ojeyi bu kadar karmaşık anlatan başka biri var mıdır bilmiyorum ama oldukça güzel bir ton. Ben de önümüzdeki aylarda çok severek süreceğimi düşünüyorum.



Mac - Tropical


İsmi her ne kadar yazı çağrıştırsa da ve kendisi her ne kadar bir yaz koleksiyonu ile çıkmış olsa da ojenin rengi sonbahar diye bağırıyor bence. Bu rengi koyup koymamakta kararsızdım çünkü kendisini artık bulmanız pek kolay değil. Geçen seneki Temperature Rising koleksiyonunda çıkmıştı. Koyu kahverengi bir baz içerisinde bronz/kahve simlere sahip ve iki katta tamamen örtücü. Bunu bulamasanız bile Flormar'da da harika bronz/kahve simli, sedefli ojeler mevcut. Hatta sürekli çıkardıkları koleksiyonlarla yenilerini ekliyorlar. Bir göz atmanızı öneririm.(11 Kasım editi: Taksim Mac'te testerı hala mevcut. Orada bulunabilir.)


Benim bu sonbaharda severek kullanacağım ojeler bunlardı. Mac ve Kiko dışındakileri kolayca bulacağınızı düşünüyorum. Rimmel London Watsons mağazalarında, Flormar da kendi mağazaları, kioskları ve yine Watsons, Gratis gibi kozmetik mağazalarında bulunabilir.

Sevdiğim Dudak Nemlendiricileri

Hazır havalar yavaş yavaş soğumaya başlamışken ben de sizlerle sevdiğim dudak nemlendiriclerimi paylaşmak istedim. Sonbahar demek benim için koyu renkli mat rujlar demek. Dolayısıyla dudaklarımı iyi nemlendirmezsem çatlak dudaklar demek. Bu bir döngü halinde ilerliyor. Çatlamış dudakta koyu ve mat rujlar kötü görünüyor. Koyu ve mat rujlar da dudağı iyice kurutuyor derken böyle sürüp gidiyor.

Sanırım birçok kadının makyajla tanışması Nivea'nın hafif renk veren dudak nemlendiricileri ile olmuştur. Ben lise zamanımda o çok popüler vişneli haricinde her çeşidinden kullanmıştım sanırım. Vişnelinin kokusunu sevmediğimden benim için hafif renkli Nivea nemlendirici=çilekli.


O günlerden bugünlere pek çok şey değişti ve ben tam bir dudak nemlendiricisi bağımlısı oldum. Ama bugün sizinle en sevdiklerimi paylaşacağım.


Nuxe Rêve de Miel Lip Moisturizing Stick


Bu ürünün küçük kavanozda olan versiyonunu bilmeyen yoktur sanırım. Kendisi portakal kokulu ballı bir dudak nemlendiricisi. Aslında aylardır kavanozda olanını ha bugün ha yarın alırım diye erteliyordum. Tatilde dudak nemlendiricimi unutunca ve bunun da ikilisini uygun bir kampanyada görünce alıp denemek istedim. Stick versiyonu diğerinden daha farklı bir yapıya sahip. Daha önce onu da denemiş biri olarak bunun daha az nem verdiğini söyleyebilirim. Ama açıkçası dışarıdayken elimi kavonza sokup dudağıma krem sürmek yerine stick formda olanları daha pratik buluyorum. Şimdiye kadar nemlendirmesinden oldukça memnun kaldım. Kışın da benim için yeterli gelirse kendisi favorim olabilir.


Burt's Bees Replenishing Lip Balm


Yine bir "dudak nemlendiricimi evde unuttum" krizi sonucu en yakın kozmetik mağazasına girip alınmış lip balm. Burt's Bees de yine ballı dudak kremleriyle ünlü bir marka. Bendeki narlı olan. Açıkçası belki biraz renk verir umuduyla almıştım. Çok hafif bir renk veriyor sanırım ama dudakta belli olduğu pek söylenemez. Onun dışında gayet iyi nemlendiriyor. Ben bu kremi kışın montumun cebinde tutuyordum. Kremsiz kalmaktansa montun cebinde, çantada, masanın üzerinde birer tane nemlendirici bulunduruyorum artık (insan böyle böyle bağımlı oluyor işte.)


Blistex Lip Relief Cream


Herkes Blistex'in mavi kavanozdaki medplus'ını övedursun, ben favorimi buldum. Bu zamana kadar Blistex'ten çeşitli dudak nemlendiricileri denedim. Aralarında en yoğun nem veren kesinlikle bu. Aslında ben bu kremi günlük kullanımdan çok dudaklarım hafif çatlamışken sürüyorum. Kendisi krem yapıda ve gerçekten çatlamış dudakları rahatlatıyor. Mat rujlar süreceğim zaman da altına ince bir tabaka halinde bunu sürüyorum. Çok kalın sürerseniz dudağınızda beyaz beyaz durabilir. Tek sevmediğim yanı kokusu. Nane ile karışık kimyasal gibi bir kokusu var. Kokuya çok takılmazsanız gayet güzel bir nemlendirici.


Bir dudak nemlendiricisi bağımlısı olarak sadece üç favori seçmiş olmama şaşırıyorum açıkçası. Yine de genel olarak baktığımda bitse alacağım dudak nemlendiricilerim bunlar olur. Nuxe'ü eczanelerden veya çeşitli internet sitelerinden, Burt's Bees ve Blistex'i de Watsons, Gratis gibi mağazalardan rahatlıkla bulabilirsiniz.

Sevgiler.

9 Eylül 2014 Salı

&Other Stories "Organza Coral" Allık

İlk yazı için Türkiye'de bulunmayan bir marka ile başlamak ne kadar mantıklı bilmiyorum. Ama kendisi koleksiyonumun son üyelerinden biri olduğu için ve kullanmadan önce fotoğraflarını çekip paylaşmak istediğim için blogun ilk konuğu oldu.

Marka hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse &Other Stories maalesef ki ülkemizde bulunmayan ancak benim çok sevdiğim bir İsveç markası. Kendisi gibi H&M grubuna bağlı bir diğer hayran olduğum marka COS geçtiğimiz yıl Zorlu Center'a açıldığından &Other Stories konusunda da içimde küçük bir umut var.

Bir İskandinav hayranı olarak markaya sayfalarca methiyeler düzebilirim ancak konudan kopmamak adına artık allıktan bahsetmek istiyorum.


Öncelikle şunu söylemeliyim; &Other Stories bir kozmetik mağazası değil. Ancak kendisi bir giyim mağazasına göre kozmetik konusunda oldukça geniş bir yelpazeye sahip. Allıkları, rujlarına ve ojelerine göre daha az çeşide sahip olsa da çok sık karşıma çıkmayan değişik renkleriyle beni etkilemeye yetti. Seçtiğim renk "Organza Coral", adında her ne kadar coral geçse de daha çok içinde çok hafif mercan barındıran bir açık turuncu. Çok alışıldık bir renk olmadığının farkındayım ancak beyaz tende böyle açık renklerin çok güzel durduğunu düşünüyorum.


Yapısı oldukça yumuşak, hatta bu zamana kadar kullandığım en yumuşak allık diyebilirim. Bu sebepten biraz tozutma sorunu var ancak bu benim için çok problem değil. Şeffaf akrilik ambalaja sahip ve 5.5 gr. (referans olması açısından Mac allıklar 6 gr, Nars allıklar ise 4.8 gr) Şu ana kadar birkaç kere kullanma imkanım oldu ve kalıcılığı konusunda iyi bir performansa sahip olduğunu söyleyebilirim. Yalnız açık renkli allıkların diğer renklere göre biraz daha az kalıcı olduğunu düşünüyorum.


Kendisi fotoğrafta da görüldüğü üzere acemi bloggerlığın kurbanı oldu biraz. Bu swatch konusunu en kısa zamanda çözmeyi umuyorum. Yukarıda direkt uygulanmış hali, aşağıda da (umarım ekranınızda daha belirgin görünüyordur) dağıtılmış hali var.


Allıkla ilgili bir diğer hoşuma giden detay ise üzerindeki yazı oldu. Satın almama etkisi var mıdır bilinmez ama kendisi Shakespare'in "Romeo ve Juliet"inden bir söz. Ve maalesef kullandıkça siliniyor.


Kısacası şu an allıklarım arasında en sevdiklerimden biri oldu bile. Hatta bir tane daha almadığıma pişmanım (çok güzel bir bordo/vişne çürüğü vardı mesela.) Hakkında olumsuz olarak söyleyebileceğim tek şey ambalajı. Kapanmıyor. Yani alıştığımız gibi bir kilit sistemi yok (nasıl anlatılır bilmiyorum ama o tık sesi gelmiyor işte.) Ben bu allığı Milano'daki mağazasından almıştım. Eğer yurt dışında yaşıyorsanız veya gitme durumunuz varsa mağazalarına www.stories.com adresinden bakabilirsiniz. Belli ülkeler için internetten alışveriş seçeneği de mevcut. Fiyatı 12€.

Son olarak ilk postum olması sebebiyle fotoğrafların biraz acemiliğime geldiğinin farkındayım. Hepsini yavaş yavaş çözmeyi umut ediyorum.

Sevgiler.

Merhaba

Yıllardır sadık bir blog okuyucusu olarak sonunda ben de kendi blogumu açmaya karar verdim. Şu an için kafamda çok net bir fikir olmasa da burada makyaj vs. ağırlıklı paylaşımlarda bulunmayı planlıyorum. Kısaca kendimden bahsetmem gerekirse 26 yaşında, hayatı çoğunlukla iş ve okul arasında geçen biriyim. Dolayısıyla makyaja ne kadar ilgim olsa da bu benim için hobi olmaktan öteye geçmiyor. Zaman buldukça bildiklerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Umarım karşılıklı olarak keyifli zaman geçiririz.

Sevgiler.