Cilt bakımına makyajdan daha meraklıyım sanırım. Çünkü cildim iyi görünmeden makyajımın da iyi görünmeyeceğini biliyorum. Yıllar içinde cildimi mahvettiğim başarısız denemelerim olsa da şimdilik fena olmayan bir rutin buldum diye düşünüyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki bir cilt bakım uzmanı değilim. Burada edindiğim bilgiler de tamamen kendi araştırmalarım sonucu elde edilmiş şeyler. Şu an kullandığım her ürün de yüzde yüz çok faydalı veya rutinim eksiksiz diyemem. Hala deneme-yanılma ve araştırma safhasındayım. Şimdilik kullandığım ürünler hakkında olumlu ve olumsuz fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle biraz cildimden bahsetmem gerekirse kuru, karmaya dönük hassas bir cilde sahibim. Ancak en önemli nokta cildimin nemsiz olması. Cilt bakımının Türkçenin azizliğine uğradığını düşünüyorum. Dry ve dehydrated kelimelerinin dilimizdeki ortak karşılığı maalesef ki kuru. Kuru bir cilt tipiyken, nemsizlik bir cilt durumu. Yani cilt tipiniz yağlı olsa bile cilt dokunuz pütür pütür olabilir ve hatta iyi nemlendirmediğiniz için cildiniz daha da fazla yağ bile salgılayabilir. Cildinizi iyi gözlemlerseniz neye ihtiyacı olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer cildinizin kuru mu yoksa nemsiz mi olduğunu kestiremiyorsanız
Caroline Hirons'un bu konudaki yazısını okuyabilirsiniz.
Temizleme: Şu an kullandığım günlük bir temizleyicim yok maalesef. Şimdilik ara sıra Mario Badescu Glycolic Foaming Cleanser kullanıyorum. Cildim hassas olduğundan fiziksel peelingleri pek kullanamıyorum. Daha önce yaptırdığım bir cilt analizinde cilt bakım uzmanı kılcal damarlarımın yüzeye çok yakın olduğundan ve fiziksel peeling kullandığımda bunları çatlatıp kırmızı lekelere sebep olabileceğimden bahsetmişti. Kimyasal peeling olayını da ilk kez o zaman duydum. Cildinizdeki ölü deriyi içeriğindeki asit sayesinde soyuyor. Glikolik asit sanırım en çok bilinen versiyonu. Ben de glikolik asitle Mario Badescu ürünleri sayesinde tanıştım. Bu ürün her ne kadar temizleyici olarak geçse de internette sık kullanımının zararlı olduğunu okuduğum için ben de haftada birkaç kez kullanmayı tercih ediyorum. Günlük kullanmama sebeplerimden biri de köpürüyor olması. Yani içerisinde SLS var. Bu da kurumaya meyilli cildimi iyice kurutuyor. O yüzden şu sıralar köpürmeyen günlük bir temizleyici arayışındayım.
Tonik: Bunlar sanırım benim cilt bakımımın demirbaşları oldular bile. Glikolik asitli ürünler cildimi tahriş etmeden o pul pul görüntüyü alıyor. Bu iki ürünü de günlük olarak akşamları kullanıyorum. Mario Badescu Glycolic Acid Toner'ı temizleyiciyle beraber almıştım. İçeriği oldukça sade. Bu ürünü kullandıktan sonra gerçekten de cildimdeki farkı gözlemleyebildim. Ben bunu internetten oldukça uygun bir fiyata satın almıştım ve maalesef artık bulamıyorum. Tam da bu arayışlarım sırasında Nip+Fab markasıyla tanıştım. Türkiye'ye yeni gelen bir marka ve Watsons'larda satılıyor. Biraz araştırma yaptıktan sonra da Nip+Fab Glycolic Fix Exfoliating Facial Pads ürününü denemeye karar verdim. Bu ürün de yine glikolik asitli bir tonik emdirilmiş ince disk pedlerden oluşuyor. Şu ana kadar bu ürünle de bir sıkıntı yaşamadım. İkisinden de oldukça memnunum. Toniğin amacını eskiden hiç anlamasam da şimdi cilt bakımımın kesinlikle en vazgeçilmez adımlarından biri.
Benim kullandığım glikolik asitli ürünler bunlar. Dediğim gibi ben bunları akşamları kullanıyorum. Eğer siz de glikolik asitli veya kimyasal olarak soyucu bir ürün kullanacaksanız cilt yüzeyini hassaslaştırdığını unutmayın. Ve illa ki gündüz kullanacaksanız bu ürünlerden sonra güneş koruyucu sürmeyi ihmal etmeyin lütfen.
Peeling: Gelelim küçük kaçamaklara. Pek peling yapmadığımı söylemiştim. Yine de bazı zamanlar cildim o kadar pul pul oluyor ki anlık bir şeyler kullanarak o durumdan kurtulmak istiyorum. İşte böyle bir gazla aldığım bir ürün de bu Yves Rocher Apricot Fruity Scrub (Affet Caroline). Ürün hakkında söyleyebileceğim en olumlu şey kokusu çok güzel. Onun dışında kremsi bir yapısı var içerisinde irili ufaklı tanecikler barındırıyor. Bildiğiniz peeling yani. Bitirirsem de bir daha alacağımı sanmıyorum (ki zaten satıştan kalkmış sanırım). Diğer bir kaçamağımsa yüzümü bir fırça ile yıkamak. Bu da her gün yaptığım bir şey değil. Muji'den aldığım bu yüz fırçası oldukça yumuşak görünüyordu ama anladım ki böyle şeyler alırken ele çok da güvenmemek gerekiyormuş. Yüzümde o kadar sert ki. Her gün kullanabileceğim bir şey kesinlikle değil. Sırf bu yüzden çok merak ettiğim halde Clarisonic almaya da cesaret edemiyorum. Son kullandığım ürün aslında o kadar da peeling görevi görmüyor. Sephora'nın silikon pedi. Bu aralarında en nazik olanı. Bunu da en başta bahsettiğim Mario Badescu temizleyicimle beraber kullanıyorum.
Nem maskesi: Benim için glikolik asitten sonraki dönüm noktası da kesinlikle nem maskesi. Glikolik asitle tanışmadan önce cildimin kuruluğuyla başa çıkamadığım bir zamanda Bioderma Moisturising Mask ile tanıştım. Kullanımı başta oldukça değişik geldi. Krem formundaki ürünü yüzüme sürüyorum ve 10 dakika sonra bir disk pamuk yardımıyla siliyorum. Sonuç mükemmel. Cildim hiç olmadığı kadar yumuşak. Bitince kesinlikle alacağım ürünlerden. Kullandığım diğer bir ürün de Miranda Kerr'in cilt bakım markasından Kora Organics Hydrating Mask. Bu markayı daha önce hiç duymamıştım. Bunu da bir arkadaşımın aldığı ürünlerin yanında hediye olarak yollamışlar ancak kendisi kullanmadığı için bana hediye etti. Denediğim tek nem maskesi Bioderma olduğundan bu ürün bana biraz farklı geldi. Yapısı kil maskesi gibi. Yüzünüze sürüyorsunuz, kuruyor ve sonra suyla yıkıyorsunuz. İçerisinde hassas ciltler için faydalı olan aloe vera ve gül suyu gibi şeyler var. Bu ürün cildimde Bioderma gibi bir etki yaratmasa da verdiği hissi sevdim. Biterse tekrar alma gibi bir durumum olmaz sanırım çünkü Türkiye'de satılmıyor ve ulaşması oldukça zor bir marka.
Nemlendirme: Herhalde en çok zorlandığım şeylerden biri de cildime uygun bir nemlendirici bulmak oldu. Aldığım ürünler ya hiç etki etmedi ya da yapış yapış yaptı yüzümü. Dediğim gibi kuru ve nemsiz arasındaki farkı iyi bilmek gerekiyor. Cildinizi kuru zannedip ona göre ürün alıp yok yere yağa bulamanız olası. Bundan önce en severek kullandığım ürün Bioderma Sensibio Light kremiydi. Kışın hem hava şartlarından hem de evde bulunduğum süreçte ısıtıcıların havayı kurutmasından daha etkili bir ürün arayışına girdim. Kiehl's Ultra Facial Cream'i aslında kısa sayılabilecek bir süredir kullanıyorum. Şimdilik oldukça memnunum. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'daki kar fırtsınasında da test etme imkanım oldu. Eve geldiğimde cildim hala yumuşaktı. Üzerinde 'hydrating formula' yazıyor. Dolayısıyla kurudan ziyade nemsiz ciltler için iyi olabileceğini düşünüyorum. Ben denemek için küçük boyunu almıştım. Memnun kalmaya devam edersem büyük boyunu da alırım muhtemelen. Tek sevmediğim özelliği kavanozda olduğundan tüpteki kremlere nazaran daha az hijyenik olması.
Göz çevresi bakımı: En ihmal ettiğim adım bu sanırım. Göz çevremde morluk veya kırışıklık problemim yok pek. O yüzden göz kremi kullanmayı hiç düşünmedim. Ama hem yaşımın ilerlemesi hem de çok yoğun olmasa da her gün göz makyajı yapmam sebebiyle biraz kuruluk hissetmeye başlamıştım. İyi bir nem tutucu olduğunu bildiğimden de hyaluronic asitli bu kremle bir başlangıç yapmaya karar verdim. Mario Badescu Hyaluronic Eye Cream ince yapılı ve biraz da yağlı bir krem. Bence gündüz kullanıma ve makyaj altına hiç uygun değil. Sürünce yapışkan hissi uzunca bir süre devam ediyor. Bu sebeple bu ürünü de akşamları kullanıyorum. Bitirebilir miyim emin değilim çünkü yapısı sebebiyle çok az bir miktar yetiyor. Bitirirsem de tekrar alacağımı sanmıyorum.
Makyaj temizleme: Bu ürünü bilmeyen yoktur sanırım. Yıllar önce Lisa Eldridge'den duyup almıştım ve o günden beri kaç şişe bitirdiğimi hatırlamıyorum bile. Bioderma H2O Micelle Solution özellikle hassas ciltler için uygun bir temizleyici. Gördüğünüz gibi benimki bitmek üzere. Bitince yine yenisini alırım diye düşünüyorum. Makyaj temizleme konusunda benim için yeterli ancak ne kadar olursa olsun ardından mutlaka cildimi tekrar temizliyorum. Yani benim için sadece bir ön temizleyici.
Termal su: Termal su kavramı da benim için çok yeni. Hala da ne iş yaradığını çok çözmüş değilim. Ama özellikle yazın yüzüme sıktığımda rahatlatıcı etkisini seviyorum. Avène Thermal Spring Water'ın bu küçük versiyonunu bazen çantamda da taşıyorum. Özellikle hassas ciltleri rahatlattığı söyleniyor. Ben çok mucize bir etkisini görmedim. Önümüzdeki yaz daha sık kullanıp gözlemlemeyi düşünüyorum.
Cilt bakımımda kullandığım bütün ürünler bunlar değil tabi. Bunlar daha çok kuru, nemsiz ve hassas ciltler için uygun olabileceğini düşündüklerim. Dediğim gibi hala kesin bir rutin belirlemiş değilim. Hala eksiklerim var (güneş kremi gibi). Bunların dışında daha genel kullanılabilecek ürünlerin olduğu ikinci bir kısmı da belki ileride yazabilirim.
Ürünlerin bir çoğu eczanelerden veya bahsettiğim mağazalardan kolayca ulaşılabilir. Tekrar belirtmek istiyorum ki ben bir cilt bakım uzmanı değilim, sadece ilgi alanım olduğundan araştırıyorum. Cildiniz ciddi anlamda problemliyse bir uzmana danışmanız en doğrusu olacaktır.
Sevgiler.